19 Temmuz 2016 Salı

Şükrü Erbaş / Anlıyor musun ?

Zaman buldukça uğra 
Tek neşem bu benim 
Beklemek ve bulmakla yaşadığım 
Dili tutulmuş bu şaşkın sevinç. 

Eşyalar geri çekiliyor sen gelince 

Bir ayrıntı gibi içinde kaybolduğum 
Sığ ilişkileri günlerin 
Geri çekiliyor, dudaklarıma kadar 
Yükselen sıkıntı suları 
Tutunup kirpiklerinin ışığına 
Mavi bir kıyıya çıkıyorum 
Kurtuluyorum boğulmaktan. 
Aldığım soluğu duyuyorum, varlığımı 
Dünyanın benim için de var olduğunu. 
Gülümseyen ve bağışlayan 
Bir genişliğe dönüyor içimdeki keder 
Dumanı kalkmış karlı bir dağ gibi 
Açılıp aydınlanıyorum güneşinle 
İnanıyorum yeniden sevgiye ve güzelliğe. 
Aralarından ilgisiz geçtiğim insanlar 
-Telaşlı, dalgın, uzak- 
Daha bir dost görünüyor, daha bir sıcak 
İçlerinden biri olduğumu duyuyorum 
İyi gözle bakabiliyorum herşeye 

Gelişin hayata bağlıyor beni 

Anlıyor musun 
Zaman yarat ve uğra.. 





11 Haziran 2016 Cumartesi

*

"Güvenmekle zerre ilgisi yok bunun. sana kendimden bile çok güveniyorum. ama etrafında kadın ya da erkek, kimsenin olmasına dayanamıyorum ben. Adın başka dudağa değince bile aklım gidiyor. Bunun adına ister kıskançlık de, ister takıntı, ister çocukluk, ister hastalık… ben çok sevmek diyorum. Kaldı ki asla sana karşı olgun bi kadın profili çizmeye kalkışmadım. Hep çocuksu bi yanım vardı. Ben hep buydum. Beni tanıdığında ve sevdiğini söylediğinde de farksızdım. Olmadığım biri gibi davranmadım. seni sevdim, benim ol istemedim; sadece benim ol istedim. Bana ait. Tek benim. bu belki boğmak seni, belki hata, umurumda değil. ama ben sadece seninsem ve senin için var olan her şeyden vazgeçip sana “her şeyimsin” diyebiliyorsam, bundan gocunmuyorsam, bana yetiyorsan, sana yetebilmeliyim. En yakın dostun, sevgilin, eşin, annen, ablan, kardeşin ve hatta kızın olabilmeliyim. Çocukluk ettiğimde başımı şefkatle okşayıp alnımdan öpebilmelisin. Çünkü çok sevmek bazen bunu gerektirir. senin karnın açken tek lokma yiyemeyen, sen üşürken titreyen, hastayken başında asırlarca sabahlayabilecek bi kadınım. Bir şeye üzüldüğünde hele seni ben üzmüşsem kerpetenle sökülüyor kaburgalarım. Sana kolum, kanadım, sana solum, sana kadınım, sana aşığım. Ama ben asla güçlü bi kadın değilim. Zayıf ve hayata karşı hep tektim. Şimdi sen geldin. sırtımı sana yaslayıp biraz soluklandım. soluklanırken kokun değdi burnuma, hayatı yaşamaya değer kıldın. Kalktın bi sarıldın, göğsüne gömüldüm, güvende hissettim ilk defa. Arkadaşıyla kavga ederken “benim babam senin babanı döver” diyen küçük bi kız çocuğu gibi, hayata karşı işaret parmağımı sallayıp “sevdiğim adam seni çok pis döver, bana hiçbir şey yapamazsın artık” dedim. Seni evlat bildim, sana evlat oldum geldim. işin aslı ben hiçbir zaman olgun bi kadın gibi görünmek istemedim. bana kendimi prenses gibi hissettirmeni de beklemedim. Sadece olduğum gibi sev istedim. bir çocuk büyütmek işine gelmiyorsa, çok sevilmek rahatsız ediyorsa, yeterince sevemiyorsan, benim uğruma fedakarlIk edemiyorsan, vazgeçebilirsin de. hayat beni kızgın demirlerle karşılar evet ama senin beni yeterince sevmeyişin kadar hiçbir şey acıtmaz. Ben bi çocuğum bazen, çizgi film seyrederim, oyun oynarım, istediğim bir şey olmadığında ağlarım, kırılırsam kırıldım değil küstüm derim, oyuncakları severim, masallara inanırım, kabus görünce yorganı kafama kadar çekerim, abur cuburla mutlu olurum, bazen mantıksız konuşurum ama en temiz ve en koyu ben severim. Bana katlanamıyorsan, sen bilirsin. gidersen en fazla ağlarım yani…"

31 Ekim 2015 Cumartesi

Seyduna ve Şahrud'un Hikayesi

Kainatın ilk yaratıldığı zaman ortaya çıkan ama birbirinden habersiz özlenilen aşkın iki kahramanı.. Seyduna ile Şahrud..
Mitolojik bir hikaye onların ki. Belki gerçek belki bir masal. Ama Şahrud'un Seyduna'ya sevgisi, Seyduna'nın Şahrud'a nazlı edaları ama kavuşması imkansız iki hayat.
Şahrud, o gökyüzünün muhteşem görüntüsüdür, ismidir. Seyduna ise yeryüzünün ismidir. Şahrud gökyüzü iken, Seyduna yeryüzüdür. Kainatın ilk yaratıldığında birbirinden habersiz olan iki aşıktır onlar.
Yıllar geçer, birbirinden hala habersizdirler. Yeryüzünün uyarılması görevi, Şahrud'a verilir ve Şahrud, dağların yeniden uyanması, şelalelerin yeniden çağlaması, doğanın yeniden uyanması için yüzünü Seyduna'ya döner. Tam herşeye başlayacakken; bir ses duyar ve  Seyduna, o kadar güzel görünür ki ona.  Su sesi, bülbüllerin sesi, doğanın sesi tatlı bir ahenk içinde raks etmekte ve çiçekler, ağaçlar, dağlar, rüzgarlar bile bu nağmelere cevap vermektedir. Anlar ki,Seyduna Şahrud'a aşıktır. Bu aşkına karşılık vermek için ise Şahrud, gökyüzünü öyle bir süsler ki; bulutlar narin narin süzülür ve ahenkli yeryüzüne eşlik ederler.
Rivayete göre onlar birbirine kavuşamayan iki sonsuzluktur. Şahrud gökyüzü, Seyduna ise yeryüzüdürdenizdir. Hep birbirlerini görürler ama kavuşamazlar. Birbirlerine kavuşma aşkı ile yanarlar. Sevdalı bir bülbül, gülüne uçar konar ona şakır ama Seyduna ve Şahrud için bu geçerli değildir. O sevda öyle bir sevdadır ki; ikisi de sonunda birbirlerine kavuşamayan birer nehir olurlar. Faklı nehirlerdir ama artık birdirler. Şahrud suyundan içen Seyduna'yı, Seyduna'dan içen Şahrudu bulur.
Onların hikayesi öyle bir hikayedir ki; Leyla ile Mecnun'u kendilerine imrendirir, Kerem'i Aslı için dağları delmekten vazgeçirir. Onlar ki yalnızca ufuk çizgisinde buluşan, onuda güneşin günde iki kez ateşe verdiği iki sevdalıdır. Kavuşamayan iki sevdanın, bir efsanenin öyküsüdür Seyduna ve Şahrud'un öyküsü. Fakat öyle bir sevdadır o ki; mitolojik de olsa ihtiyacımız olan bir şey olsa gerek ki inanmak istiyoruz. Ufuk çizgisinde buluşmayı bekleyen nice sevdaları temsil ediyordur belki de.
Bazen aranızdaki uçurumları görmek istemezsiniz.. Ama bilinmez ki; Şahrud, sevgisi ile Seyduna'yı beslemektedir. Ona suyunu, yağmuru vermektedir ve Seyduna'ya can katmaktadır.
Birisi sizi sevebilir yada siz birisini. Seveni sevebilmek belki de zordur ama sevene, sevginden verebilmek gerekir. Kavuşmak imkansız olsa da, Şahrud'un yaptığı gibi onu beslemek gerekir.


6 Ekim 2015 Salı

Bana Kendini Hatırlatma

"Aslında başka bir şey bul. Seni oyalayacak bir şey. Seviştiğin kadınların listesini yap mesela, onların gülümseyişlerini hatırla. İçlerinden hangisinin seni daha çok sevdiğini tartış. Beni atla. Benim sana tapıyor olduğumu atla. Kişisel şeyler çünkü bunlar. Çünkü ben seni kişisel seviyorum. Annen gibi değil işte, bilirsin sen sen olmasaydın da annen sevecekti seni. Öyle bir şey değil bendeki. Sen olduğun için seviyorum seni, tercih hakkımı kullanarak seviyorum. Yani iddia eder gibi, var sayar gibi, din gibi, ortaya atıyorum seni. Sonra inanıyorum. Sonra herkesi kandırıyorum varlığına. Şüphesiz ki diye başlıyorum senden konu açıldığında. Sana olan sevgim söz konusu olduğunda şüphe bırakmıyorum kimsenin aklında. Yine de sen beni boş bırak. Yanlış soru olduğumu düşün mesela. Emin olmadığın bir cevap olduğumu düşün.. Bir daha dönüp bakma bana, büyük bir zaman kaybı gibiymişim gibi kur beni aklında. Bana kendini hatırlatma.. Beni unutma ama seni seviyor olduğumu unut. Senin gözlerini unutamadığımı unut. Her gelişinde kapılarımı açık buluşlarını unut. Bir söz beklediğimi senden, bir ses beklediğimi.. Unut her gece seni gördüğümü rüyalarımda. Ben ki senin adını görünce bir esnaf tabelasında, bir sokak duvarında, bir bar girişinde oturur sabahlardım orada, Öyle bir sevmek ki adına dahi saygı duyardı. Adın klisede şarap kadar kutsaldı. Yinede unut.. Bana kendini hatırlatma..

Ben iyiyim. Bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. Bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. Bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri.. Tesadüflere inanmıyorum hala ve hala sevmiyorum sevmediğin şeyleri.. Ben sana dokunun her kadının cehenneme gitmesi gerektiği görüşündeyim. Ben sana dokunamadığım her an zaten cehennem gibi bir yerdeyim. Günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek.. Ağlayamamak da zor üstelik..

Ölüm gibi oluyor bazen, ölmüşüm gibi. Ben her şeyden vazgeçiyorum. Zengin olma ihtimalimden vazgeçiyorum. Erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. Kendime, kendimi kanıtlıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum, bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum. Bu yüzden bana kendini hatırlatma.. Hayata döndürüyorsun beni, iş ilanlarına bakıyorum mesela. Erkenden uyanıp sokağa çıkıyorum. Durmadan kontrol ediyorum saatleri, takvim tutuyorum, gazete alıyorum, karıştırmıyorum günleri. Bir kez daha ölmesi güç oluyor. Bir kez daha vazgeçmesi zor oluyor... Zor oluyor bulup bulup kaybetmesi seni, ya da kaybedip kaybedip, kazandım sanması.

Bana kendini hatırlatma. Seni kişisel seviyorum, hür irademle. Seninle hiç alakası olmadan seviyorum seni. Geleceğin günü hesaplamadan, takvimsiz seviyorum. Yalnız izliyorum bu filmi, yalnız ve sansürsüz. Umutsuz seviyorum. Başka bir adamın elini tutarken seviyorum seni. Başka bir adamın bebeğini kucağıma aldığımda da seviyor olacağım. Yarınsız seviyorum, anlıyor musun? 
Beklentisiz.. Yani gelme..
Yani ben zaten hiç unutmuyorum seni, bu yüzden hiç hatırlatma bana kendini.. Benim seni unutmuyor olmam da kişisel çünkü. Parmak izim kadar kişisel, seviyor olmam kadar kişisel, inançlarım kadar kişisel. Seni barındırmıyor. Seni ilgilendirmiyor..

Orada bir yerdesin. Hala orada bir yerde beni sevmiyorsun. Ki ben inanıyorum ki çilekli pastada sevmiyor beni, ben onu severek yiyorum. Onu yerken beni sevip sevmediği umurumda olmuyor. Böyle bir şey seni seviyor olmak..

Bana kendini hatırlatma..
Çünkü bu beni tercihlerim yüzünden yargılıyor olmandan farklı değil. 
Anla.."







22 Eylül 2014 Pazartesi

Didem Madak / Ah'lar Ağacı



"Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından"

"Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerken.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında."

"Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz hint kumaşı sanmıştım
Kaç metredir benim yokluğum ?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım."

"Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım."

"Mesela o zamanlar
Mutsuz olduğunda insanlar
Yok olurmuş bazı dakikalar."

"Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta."

"Başka bir şey istemem
Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma,
Hesabımı tam vermekten başka."

"Ya siz,
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?"

"Hayattan söz edilirdi,
Zor denirdi,
Ve ardından susulurdu mutlaka."

"Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
Tırnaklarıyla düzeltemiyor insan."

"Fırtına çıktı sonra,
Yaşadığını anladı kalbim,
Böyle yaşanamaz derdi
Bir başkası olsa."

"Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!"

"Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allah'ını bilirim bayım!"

"İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklarda aşktan anlar bayım!"

"Şimdi bana yalnızca dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı."

"Benim için hayat,
Kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı."

"Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezdim,
Sözler vardı içimde işe yaramayan."

"Heceleme beni artık Allah'ım
Bırak okunaksız kalayım."

"Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir çoğu zaman
Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna"

"Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka."

"Annemin temizlik günleri gibiyim
Yorgun, solgun ve beyaz."

"Ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda."

"Konuşma, konuşmak istemezsen
Ben konuşurum tavanda koşuşan ışıklarla
Hep aynı şeyi söylerim
Beni anla.."

"Geçti gitti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasında
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma."



9 Haziran 2014 Pazartesi

Küçük İskender / Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir


"Şimdi uzun zamandır hasretini çektiğim tenin gibi kokmakta İstanbul'un yakılıp yıkılıp işgal edilmiş köşeleri."

"Şiirden uzaklaşmalı, mars yüzeyinde karamsar ve kurgusal bir aşk fantezisi döktürmeliyim."

"Ellerimiz uyur, biz bedenlerimizi parka götürürüz azar azar."

"Dudakların ne ki, olsa olsa şurdan üç beş adım
Ben mezarın öteki yanına yatacağım sana iyi geceler."

"Aşk, şahane dudaklarında ılık bir öğle rakısı
Aşk, şahane dudaklarında eski bir partizan şarkısı
Söylenemeyecek kadar felaketti, adsızdı
Gürültülü şehrin büyüsünde ezanlar kadar ıssızdı
Her sokakta erkeksiz, her yatakta kadınsızdı
Aşk, şahane dudaklarında hatalı bir kelime atlası"

"Geri çekiliyor aşk, ardında bıraktığı bedenleri yakıp yıkarak."

"Bu yalnızca tanrının ağzındaki yaraya duyduğum kaşı konulmaz  eğilim."

"Hiçbir harfin, hiçbir kelimenin, hiçbir mananın okuma yazması yoktur."

"Güçlü olmayı kendine yediremeyenlerin hikayesi."

"Hiç şekillenir mi kurbanın alın yazısı."

"Beni bu ülkede kaybettin bari bambaşka bir dinde kazan."

"Ben sana hep insanı anlattım sense insana hep küfürle kapattın gözlerini."

"Teslim ol cesedim!
Kaçamazsın artık seni son sevgilimin dudaklarında enseledim!
Hüznüme geçmez sözüm
Ey hayat,
Belli ki kendimi ele vereceğim!"

"Sevişmek de yasak şimdi! Efkarlanmak da!"

"Şu soytarıların yüzünden çekip de almadıkça o otoriter  rejim maskesini, kafana kıçımı geçirmişsin nafile!"

"Ruhuma iyi bakın, ben mühim değilim."

"Biliyordum, uzaklara giden biri artık korkaktır
Altındaki alttan, üstündeki gökten
Hatta içindeki acıdan bile korkar.
Biliyordum, uzaklara giden biri aktık noksandır."

"Sevgilim, bu şiiri sana ben yere çakılmak üzere olan bir uçakta yazıyorum.
Ben yazıyorum uçak düzeltiyor."

"Nara sor: hangi tanesini daha çok seviyor."

"Fuzuli sevgili lazım
fuzuli alkol lazım
ah, bu gece biraz da nazım okumak lazım."

"Heves kalpten kaçtı, böyle yeteneksiz devrim olmaz!"

"Üzerimde sonsuz küstahlığın tırnak izleri var."

"Kim bilir, herkes başka bir ceset bulur gömülsün diye kendi yerine."

"Korku ölüm için şarkı söyler
Acı, hayatın yorduğu büyük kelime."

"Ümidin sıska çocuklarıydık beceriksizliklerimize mana arayan."

"Ben adımı söylemiyorum
Söylersem yangın çıkar
Sarhoş adamlar terkeden sevgililerine dönerler
Sıkı sıkıya sevişilinmiş akşamlarda
Akşamlar haklı çıkar!

Ben adımı söylemiyorum
Söylersem yangın çıkar
Geç gelmiş mektuplar büyük ihanetler saklar
Sıkı sıkıya ağlanılmış akşamlarda
Yalnızlık haklı çıkar!"

"Sana karanlığımı bağışlıyorum aptal aşık!
O karanlığı artık, kendi siyahınla besle!"

"Bir kadını, bir erkeği, bir 'bir' olmayı sevebilmişsen
Yürü git çocuğum!
Ne işin var bu ossuruktan teyyare yalnızlıkta."

"Sana da bir kere verir elbet bu
Bu..
Bu şeceresine shakespeare okuduğum kainat!"

"Adamı ipe götürür seni bağışlamak."

"Acının üvey evladıydım gece aşktan tasarruf ederken."

"Tutucuyuz: bacakaramızda ırk var."

"Aşka maruz kelimeler var dilimizde."

"Ciddi bir mesele oldu hayat çünkü malik değiliz sebebe!"

"Saadetin zayıf, adaletin ince."

"Tehlikeli bir yılan gibi duruyorsun
Ruh yoksulluğunun harikulade iskeleti üzerinde."

"Tutulamayacak yeminsin, yemin ediyorum
Her insana gerçek aşkı özletecek bir külfetin var"

"Uykum geldi diyorum, seni sevmekten uykum geldi."

"Oysa hiç şansım kalmadı yeniden doğmak için, bana ait olduğu belirtilen külden."

"Öleceksin, biliyorum, bu ihbar artık hiçbir aşkı kurtarmaz."

"Biliyorsun ölümde ağzına veriyor aşkın."

"Şüphesiz benim de sabıkam var sevdalardan
Şüphesiz benim de sırlarım var bilmediğim
Öğrendiğimde yalnız kendime fısıldayacağım sırlar."

"Kaybettiğim ne ki
Belki bir beden, belki bir insan, belki bir fırsat."

"Çile koyduk dudaklarımızın adını."

"Yeryüzündeki acılardan utanıyorduk henüz göğe bakmadık!"

"Sonbahar suçsuzluğumuzdan sorumluydu."

"Çığlıklar, haykırışlar, tomurcuklar gibi yalnız hür ve çocuktuk!
Çocuk olmak, henüz yasaklanmamıştı!"

"Yokolan bir lisandan bize kalan o tek kelime: Aşk!"

"Peki, şimdi senden bana kalanı nasıl taşırım
Gecenin bacaklarını omuzuma atıp
Gecenin apışarasında karanlığın aklını siker gibi!"

"Beni sevmeye çalış!
Benden sınıf geç!
Benden kurtul mezun ol!
Mezun ol ama beni lütfen anlama!"

"Babayı bilmem ama anaya katil olma."

"Demek terkettin beni
Aferin al sana bir madalya
Bir savaş diye başladığın bu aşktan
Muzaffer çıktın yalnızlığa
İhanet, rütbesini yükseltmez insanın
Sırtını daha kolay döner sadece
sevgililerinin intiharlarına."

"Bir askerin teker teker yıldızları vurduğu savaşta
bende kurşundum!
Gittim, kendime saplandım tam on ikiden!"

"Şimdi çift kişilik yataklardayız başka başka insanlarla!
Başka başka hayatlarda!"

"O! Cehaletimde mevzilenen sevgili!
O! Şevkle tutarken bozduğum oruç!
O! Nefes darlığım, yürek çarpıntım, ölüme sebebiyet veren saltanatım!
O! Kendi zehriyle can veren tek yılan!
Adını unuttum
Onu unutamadım!"

"İhanet korkunç sevdalara mahlas!"

"Müzik kutusundan yaramın 45'liğini seç ve bu gece yalnız onu çal düşes!"

"Elbette bir el bulurum içimde beni özleyen, beni arayan ve karanlığımda beni yoklayan!"

"Bir bak bana! Bir bak bana ve çek git düşes!
Dudaklarım dudaklarına doğru esecek olsa
Bizi ses çevirirdi, bizi söz çevirirdi!
Şimdi seste söz, bir hakikat rüzgarı gibi esecek!
Suçluyuz düşes!
Mamafih suçluyuz!
Suçumuz, bir bardak suda okyanus görmek!"

"Sıcakta bir bardak soğuk su gibi
kuvvete sığınmış bilgi gibi
adının başına konacak sıfat gibi kalayım."

"Bir yaz lekesi gibi çıkmazken aklımızdan aldatılmak
çıkmazken aklımızdan haybeden umutlarla cebelleşmemiz
bilmeyiz ki
beton gibi rakılar içen dişilerdir
asıl annelerimiz!"

"Sen öl! Ben taşındaki yazıya misafir bile gelmem!"

"Kaç eliyle kraliçeye dokunur kalbimi boşaltıp içine doldurduğum simsiyah onur."

"Tesellin olsun sana ısmarladığım gözyaşları."

"Senin yaşın aşka tutmuyor hiç gelme
bükülmüş dudaklarına bükülmüş sözler büyük kaçar."

"Aklıma ilk gelecek bir şey gibi düştün."

"Aşk insanı acıktırır
aşk bir insanı ölüme susatırsa aşk diye anılır."

"Bana ayak bastığın gün, aşk herhangi bir gün olarak katılır haftaya."

"Aşk gülünün üstündeki çiydi ayrılıklar."

"Sen yaşamak içinsindir yarım bir şiir,
bir şeyin tanımsızlığı gibisindir
bir şeyin hep alta bakan tarafı gibi narin ve derin."

"Ve kalabalık duraklarından geçiyorum senin
Bilmezsin.. Etin kaybedilmiş bir yalnızlık savaşıdır."

"Sen bana eğilirken ben sana katlanayım
ben sana katlanırken istersen sen bedenime bölün benim!"

"Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.
Yazları kırarak sonbahara başlamak..
Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!"

"Affet, bütün bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından."

"Resimler ölmez, resimler öldürür."

"Çünkü gül, bir sevgilinin saçlarında koşarken ölür!"

"Bu defa bağışlaman gerek
benim hatırım için,
aydınlığın koynunda bulduğun karanlığı!"

"Ayrılırsak bir akşamüstü ayrılalım
ben üşütmüş olayım biraz
ansızın bırakıp git beni
ilaçlanan bir evdeki hamamböceği misali"

"Elbette karşılaşmalıyız bir gün yolda
sen başını öne eğmelisin
ben başımı öte yana çevirmeliyim,
birbirimizi hiç görmemiş gibi yaparak
yürümeliyiz ayrı ayrı yerlere doğru
düşüp parçalanan bir pusula
nasıl göstermezse artık hiçbir yönü

polis bu şehri tanık yazmalı
bu an be an büyüyen cinayete,
ceketin yakasına iliştirilen kırmızı karanfil örneği
en çok böylesi ayrılıklar yakışır ihanete!"

"Ve üstelik, gözlerindir içine yüzyıllarımı sığdırabileceğim ıslak kasa."

"Bitti..
Bir çılgın aşk, bir çılgın genç beni uçurumdan aşağı itti..
Ben seni çoktan affettim, sen sevdanı helal et!"

"Çünkü yeryüzü, gökyüzüne sığmayacak kadardı!"

"Dirilen bir ceset gibiydim
Beni bıraksanız, ah bir bıraksanız,
Ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
Dağılıp gidecek gibiydim!"

"Ah kilometrelerce ötedeki dilsizliğim, sen.."

"Aşkın bir huzurevinde bahçede paslanan tekerlekli sandalye."

"Hayat varyetelerinde [kaçırılmışım], hayal bulamamış beni,
doruklar oturtmamış kucağına, öpülmemişim hiç, öp
öncelikli düğümler atılmış, sıkıştığım pakette [buruşmuşum],
buruşmuş hayatım, bir kabahat gibi,
hatta bir kabahat gibi YOKMUŞUM!"

"Yüzümün orta yerinde bir bıçak gibi saplı duran sevdalarım."

"Bize bir tek hasret ve ihanet kalacak, inan
bize bir tek, hüzün imgeli sevinçler!"

"Yani sevgilim hüzünlü bir nem bu yağmur denen şeyin aslı."

"Unuttum hangi evden gelmiştim nereye dönecektim
kimi sevmiştim, kiminle sevişmiştim unuttum."

"Bendim hüznünüzün yedek parçası."

"Bir uçak gibi çakılır aşka ihanet
şairler her gece bir oyuncak öldürür
kadehlere şampanya yerine kan doldurur hatıralar
çocukları en fazla tüller ve cesetler güldürür!"

"Bitmeseydi, bitmeseydi bu öykücük
şimdi tanıştığım her yeni sözcük
hatırlatmasaydı bana  yağmuru"

"Bazı geceler yalnızca ağlatarak unutturulabilir."

"Ben bazı baharları hep yarım bıraktım
kendimi yüzüstü unutup anıya dayattım."

"Yoktu artık içim, yoktu artık adresim ve gölgem
saçlarımı kazıttığım gece bütün şehr nem
bir elektrikli sandalyeye oturtuldu ömrüm."

"Anahtarlıklarımızda şimdi eski ve kirli, 'seni seviyorum' çarşafları aslı durur."

"Eskiyen elbette ki yalnızca kadın ve ölüm."

"İyi planlanmış bir cinayet gibi geçerken hayatımız
hayatımızdan, ötürü hayatlardan şüphe duymamız
asıl unutulmuş yüzler gibi bir de
kırıldı zümrüt o sahte tarihte."

"Gitsem, biliyorum, çocukluğum küsecek bana
kırmak istemiyorum yazılmamış mektuplarımı
bütün mekteplerde aşkımı yaramazlık ederler
ve kuvvetli dudaklarda, biliyorum,
ne çok özlemim vardır..

Kendi adımla çağırdım ölümü çoğu
hep hayat koştu geldi
o hayat ki çocuktu saftı temizdi
ve ölüm kadar güzeldi.."

"Patladı işte gençliğimin en lüzumlu penceresi
adını adıma sapladım: intiharlar kanadı

unutabildikçe artacak korkularım
korktukça da ezberleyerek susuyorum

kaçını sevdim, kaçını vurdum, kaçını bıçakladım
sen olsun, sevme beni
korkuyorum.."

"Niyeti nedir böyle beklemenin."

"Kulaklar beklemekle özlemek arasında bir yerdeydi
Kulaklar varetmekle küfretmek arası bir yerde
kulaklar işitmekle akdeniz arası bir yerdeydi."

"Biz noktalı virgüllere benzerdik."

"Her insanın beklenmedik bir telaşı vardır nasılsa."

"Gecenin bir yarısı telefon çalar gibiydi
gecenin bir yarısı,
bir annenin vefatı söylenir gibiydi
gecenin bir yarısı, bıçaklanılır gibiydi
hastaneye kaldırılırken ölünür gibiydi gecenin bir yarısı
böyle bir şeyi andırırdı hissetmek "

"Ben yalnızca, hüzünden bir pardösü, istedim
kim bilir yalnızlık bitince artık ne başlayacak
ve kim bilir en büyük sevdalar kimin içindi
ve biz ki dünyanın tetikleri
bir yer arı bir yerdi vardı hatırlayamadığım
hani, insanın cümbür cemaat gelip
ölümle alay ederek tek başlarına gittikleri!"

"Oysa ben oyuncaklarıma acıyı çoktan öğrettim."

"İhanetlerimize katma dostluk vergisi dahildir."

"Ben yaşamak istiyorum ben abicim, toplumsallaşmak!
Ama yalnızlık, daima, ana muhalefet partisi!"

"Formüle edilebilecek mi hüzünlerimiz."

"Hiçbir ölünün güzel olmaz ki zaten elleri."

"Ve niçin ondalık sistemde çalışır aşk onca rakam gibi romen yürek varken.."

"Bozuk pikap iğnesi gibi gözlerimde taşplak gibi bir hüzün
ağzımın plakası olan ad! senin adın!
her sevgide bir element gibi keşfettiğim o yüz!
senin yüzün!"

"Bulabilecek misin mistik bedenime ait sevinci sen
bulabilecek misin dudaklarıma bir temas
dudaklarıma elvan bir desen."

"Oysa-ilkin-herkesten önce-yalnızlık vardı."

"Yakışmadı gerçekten gençliklerimize kaçık çorap muamelesi."

"Ve bir tren alır dumanını başka gecelerde başka istasyonlara gider."

"Ey yüreğim, siyah zambağına umut sürdüğüm
hüzün biter, sevgi gelir
bir gün saltanatın başlar."

"Sevgilim böyle devrik cümlelerle küçülmüşçesine soylu ve kibar parmaklarıma dolanan tespihtir saçların."

"Ah nasılda geçiyor zaman
nefes nefese doğan sevdaya rağmen
keşke bir şeyler keşfetseydik diyor insan
ve mezarlık yoluna sapıyor hemen

ben bütün gece uyumadan ölebilirim
herhangi biri bütün gece ağlayabilir
unutturabilir saydam bir renk eski bir sevgiliyi
ve bir camın patlayarak kırılması
eski bir sevgiliyi birdenbire
hatta acımazsızca hatırlatabilir!

yani sevgili dediğim yalnızca bir fıkradır
hem insan bir fıkraya daha ne kadar gülebilir!"



                                            Enfes bir parça, keyifli dinlemeler :)

22 Mayıs 2014 Perşembe

Güven Akgün / Kalbim İntiharla Sunar


"Önce güzelin yüzü sonra resim kaydıkça arkasındaki çöp dağı belirir."

"Sen ne dersen de bu açlığın 'ne olursa olsun'u kadar zayıf, bu zayıflıktan doymak bilmeyen bir pişmanlıkla adım bile atamayan bir çaresizliğin doğumuna, gelişmesine ve sana tokadı indirmesine imkan verirken ve bunu 'seviyorum yapacak bir şey yok' diyerek kat kat toprağa gömerken ve en kötüsü her şeyi bile isteye yaşarken artık, birilerine 'yardım edin' demek gibi zengin işi bir lükse sahip olmadğının farkına varmaktır bu."

"Kimine sevgili, kimine oğul, kimine arkadaş, kimine insan olmanın derdinde, yol ortasında bırakılmış sabundan bedenim, tek tek düşen her damlayla yok olmanın ümidinde, her damlada küçücük bir oyuk, o oyukta bitişe bir düğüm, o düğümde sessizlik, o sessizlikte huzur.."

"Aklımdan çek yakala beni tuttuğunun sen olduğunu göreceksin."

"Seni düşünmenin Türkçesi;
Kışın başında bahar geldi sanmak aptal gibi
Eski bir dostu affetmek, içinden geldi diye
Bildiğin her şarkıyı yeniden keşfetmek
Barışa inanmak olacakmış gibi
Yeni bir Sezen şarkısını ilk defa dinleyecek olmak
Ve en nihayetinde,
Sevmenin sevilmekle ilgisi olmadığına inanmak."

"Cebimden çıkartıp düşünceme sokunca seni,
Ben öyle endişesiz, öyle beyaz bir odadayım."

"Kalbim durmuyor, anlatıyor da anlatıyor, gecesini gündüzünü şaşırmış uyumuyor."

"Biliyorum şimdi bana gel desen sakin adımlarla içime yürüyüp kendimi orada bulurum ve seninle tanışırım."

"Hiç kimse beni beklemedi şehrin herhangi bir caddesinde, sevinciyle."

"Taş gibi kalakaldım yolunun ortasında, kendime takılıp düştüm defalarca, seni görebilmek için her başımı kaldırdığımda.Teninin kuytusuna koşup bir çocuk gibi saklanmak için ve dünyanın en huzurlu anına bütü ömrümü feda etmek için."

"Gel gör ki; aşk, kendi diliyle sövüyorda kimse anlamıyor."

"Ağzından çıkan tek bir kelime dünyanın en uzun şiiri değil mi?"

"Aşk nasıl bir şeydir bilir misin? Bir kadeh rakının içine sığabilmektir."

"'Seviyorum'u bütün bestelere söz edersin,dünyanın en güzel sesli kadınına söyletirsin."

"Tanrı'ya aşkı öğretecek kadar seviyorum seni."

"Sevgili, 'Kendinden bil sen beni.'"

"Beni vur, öldüğüme değsin."

"Ben bu hayatın bütün gidilen yerlerine kendimi bıraktım nasıl olsa, dünyanın bütün kapı önlerinde seninle tanıştım, gözlerimi her defasında yeniden acıttım."

"Her şey, bilmediğin gibi"

"Ve ben sevgili, beni yaşatanın yaşamadıklarım olduğunu bildiğim için sana aşığım."

"Ben seni özlediğim için sana aşık oldum."

"Bin kere doğup ölmüşüm, bininde de seni görmüşüm."

"Şarkılara eşlik ederken boğuldum, nefesimi harflere verdim, cümleler döktüm önüne, boğuldum."

"Okuduğum her şey seni daha iyi anlatayım diye yazılmamış mıdır?"

"Dünyanın hatırı kalmasın diye ölünceye kadar seni sevesim var."

"Sevmeye başladığım gün sahiplendim seni, umurumda değildi annenin daha çok sevmesi, doğduğun şehir, gittiğin okullar, sevişmelerin ve aşık olmaların. Ben acılarını kendi mezarıma toprak yapmıştım çoktan. Sana bunları söyleyemem, kendime kattığımı, ellerime bakınca ellerini gördüğümü ve bu denli aklı kaçık olduğumu ama bunların aslında şefkatten geldiğini."

"Eğer sende aşk yoksa ölmenin de ziyanı yok."

"Ölmüş bütün insanların yanıtsız dualarını tekrarladım, inanmadığım Tanrılara eğilirken uyuyakaldım. Yazılmış bütün kitapların altı çizili cümlelerini  ezberledim sen aklıma düştüğünde."

"Beni sadece bir ip gibi toprağından çek ve at çünkü hastane koridoru gibi oldu seni sevmek, ne kalabilmenin havası var ne gidebilmenin mümkünü."

"Ölemediğindenmiş büyümek, büyüyüp zamanın nefesini aldıkça içinin parçalanmasındanmış ölememek."

"Bir sabah unuttum sandım ertesi sabah göğsünden bıçaklandım yanılgımın. Bir akşam olur ya seversin sandım ertesi akşam aklımın cesedini attım gerçeğinin çukuruna."

"Sen bana düşensin, belki zenginlik belki tesellisin. Vapuru tam kaçıracakken attığım son adımım, yağmurdan sonra girdiğim ev, yıllar sonra karşılaştığım arkadaşsın. Yanına geldiğimde tamamlandığımsın."

"Bir zaman sonra geçmiş canımızdan kopartıldığında bir anlığına da olsa beni hatırla."

"Ben bir kelimesine kanarken sen onca cümlenin içinden nasıl çıkıp gidebildin? Her kelimesinde başka başka ölürken, sen nasıl uyanabildin?"

"Kendi cümlelerimin şarkılarında boğulacağım, duymayacaksın."

"Şarkıların introlarından selam çakıyorsun bana, düşüyorum."

"Sen, ebediyetimsin. Bin yıllık ömrümün son bakışısın.Yenilmeyen zamanımın tek korkususun. İçinin derinine içimi bıraktığım, suyuna aklımı saldığımsın."

"Dudaklarımın uçurumunda Tanrısız dualarım var."

"Aklımın en dibinden sesinin geldiği anlarda bin yıl yaşıyorumda ölemiyorum."

"Ömrümün bilmem kaçıncı sebepsiz sabahında, koynumda seninle uyanıyorum ama bir başıma kalkıyorum. Verilmiş bir ödev gibi yaşıyorum aslına bakarsan, ne kalmakta gönlüm var ne de gitmenin korkusunda"

"Sonra yürüyemediğimi fark ediyorum, aslında hiç aynı yola çıkmadığımızı. Aynı yolun aynı taşında ayağımızı acıtmadığımızı. Hikayenin sonunda farklı şehirlerdeki evlerimize gideceğimizi."

"Bütün bitişlerinde kaybettim seni yaşanmış aşkların, bütün ayrılıklarında özledim, bütün bitmez yalnızlıklarında adınla yaşadım."

"Sen, bu değiştirilemez hikayenin altı çizili satırı kalacaksın."

"Senin ayak izine basmışımdır kim bilir kaç kez. Farklı dünyalarda doğup aynı şehrin içinde nefeslerimizi vermişizdir."

"Ben hep teninin yamacındayım. Çünkü uzak diye bir yer yok."

"Belki verdiğim nefesi alırdın, belki beni severdin.
Kim bilir, senin sevmen de nasıl güzeldir."

"Dünyaya bin bedenli gelmiş gibiyim ve nihayet hepsinin üstünde aynı çaresizliğim."

"Beceremedim, parçası olmayı herhangi bir şeyin."

"Dipsizliğine akar kanım duam Tanrısını her bulamadığında."

"Yüzüne her baktığımda anlatılmış bütün aşkların yalnızı oldum. Sen her konuştuğunda en acıklısını duydum şarkların da sevmekten geri durmadım."

"Hiç bilmiyorsun tek başına sevmenin o uyanılmazlığını, bilmiyorsun o uykuları beni nasıl yaşattığını."

"Nasıl seviyorum bir bilsen, uykunun en derin anında boğazımdan geri ittiğim cümleleri duyardın, uyanırdın. Anlasan, kaygılarından kusursuzca sıyrılırdın."

"Her seferinde gidiyorsun, ayak seslerin içimde çukurlar açıyor. Yağmur doluyor içime, gözlerimden taşıyor cümle cümle. Konuşacak olsam dünya yıkılıyor dudaklarıma. Seninle her konuştuğumda gövdem büyüyor, gözlerime sığmıyor. Şiddetli bir hayat başlıyor boynumdan göğüs kafesime doğru, nefes alışverişlerimde cümleler döküyorum akıntılara."

"Her gün bir ömür tüketip, seninle aynı şehirde yeniden doğuyorum."

"Sanki aynı hayatın ölümüne doğmuşuz gibi nefes alışlarımızı bir saydım."

"Belki de benim ayak izime basıp geçmişsindir bir başkasına giderken."

"En çok seni özledim, her yaktığım sigaranın içine koydukça hayatımı, önümden insanlar geçtikçe upuzun yalnızlıklarıyla, en çok seni özledim, özlüyorum."

"İşte bunlar hep var olma hevesine adanmış yoksul umutlar. İşte bunlar hep, hep senden."



                                                    Parça mükemmel dinlemeden geçmeyin :)